Kayıtlar

Hocam Çocuklara Atatürk'ü Öğretin

Eğitim hayatım başlamadan önce ailemin bana öğrettiği bir takım değerler vardı. Bunlardan biri; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk sevgisiydi. Okula başalar başlamaz, bu sevgi git gide arttı. Çünkü benim dönemimde öğretmenler çocuklara Atatürk sevgisini aşılıyorlardı. İlköğretim de İstiklal Marşı'nın on kıtasını, Gençliğe Hitabe'yi ve Andımız'ı öğretmenlerim bana öğretti. Günümüzdeki öğretmenler bunları öğretmeyi bir tarafa tuttun, işi hakaret boyutuna getiriyorlar. Böyle eğtim anlayışı olmamalı... Sosyal bilgiler öğretmenliği bölümünü kazandığım dönemde bir olay ile karşılaştım. Bu olay sonucu eğitimin kötüye gittiği kanısına vardım. Bölümü yeni kazanmıştım ve çevreye hava atıyordum, (ama şuan tarih  bölümü öğrencisiyim) bir tanıdığın evine gitmiştik. Evin küçük kızının elinde bir kitap, ders çalışıyor. Oradan sosyal bilgiler çalıştığını gördüm ve refleks gereği hemen onu çalıştırmak istediğmi söyledim. Kabul etti, başladık derse kitabın en başını açtım ve bir de ne göreyim e

Önce Sev, Sonra İlerle

Hayat insana bir takım sorumluluklar getirir. Bunlar eğitim, kariyer, iş vs. gibi aşamalardır. Bizde bu aşamalardan tek tek geçeriz. Küçüklükten itibaren bir hedef belirleriz aslında. 'Büyüyünce ne olacaksın?' sorusuna değişik cevaplar veririz. Polis, asker, doktor, mühendis, öğretmen gibi cevaplar veririz. Büyüdükçe bu cevaplar da değişir. İlkokulda polis olmak isteyen ben, ortaokuluda bilgisayar mühendisi, lisede okul öncesi öğretmeni mezuna kalınca ne gelirse o olsun diye değişmiştir. Tarih bölümünü okuyacağım aklımın ucundan bile geçmezdi ve şuan tarih bölümü öğrencisiyim. Mutlu muyum? Elbette gün geçtikçe daha fazla ilgi duyup, seviyorum tarihi. İlk bu bölüme yerleştiğim zaman herkesten olumsuz yorumlar aldım. Fakat ben dinlemedim ve şuan bu yolda ilerliyorum. Neymiş efendim tarih bölümünün önü kapali imiş, yok çok mezunu varmış. Ne yani mutlu olmadığım önü açık olan bir bölümde mi okumalıydım? O zaman işler daha kötüye gitmez miydi? Örnek vermek gerekirse, İngilizce ve re

Avrupa Hun Devleti'nin Kavimler Göçüne Etkisi

Avrupa Hun Devleti'nin menşeisi uzun yıllar tarihçilerin üzerinde durduğu ve tam net bir sonuç alamadıkları konudur. Bu konuda farklı görüşler ortaya çıkmış. Bazı tarihçiler kökeninin İskitlere dayandığını söyleseler de, bazıları ise Asya Hunlarından geldiklerini ileri sürmüşlerdir. Şu bir gerçektir ki Avrupa Hun Devleti kesinlikle Türktür. Kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Asya Hunlarından geldikleri açıktır. Avrupa Hun Devleti'nin tarih sahnesine çıkışına gelecek olursak, Asya Hun Devleti Çin tarafından ikiye ayrılmıştır. Bir taraf Hohanyeh diğer taraf ise Çiçi liderliğinde topluluk olarak yaşamışlardır. Hohanyeh liderliğinde ki Hunlar Çin'in egemenliği altına girmiştir. Çiçi liderliğinde ki Hunlar ise Çin ile mücadele etmiş ve mağlup olmuştur. Kırgız bozkırlarına çekilip orada yaşamaya başlamışlardır. Türk kimlik ve benliklerini hiçbir şeklide yitirmemişlerdir. Asya egemenliğini Siyenpilere kaptıran Hunlar, Batıya doğru ilerlemeye devam ettiler. 374 yılında İdil (

Türk İslam Sentezi

Türklerle İslam Dininin ilişkilerini incelediğimizde Hz.Peygamber'in hadislerine atıfta bulunmak suretiyle oldukça erken döneme dayandığı görülür. Bir hadiste "Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız." ve Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesi ile ilgili bir hadisinde "İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan o ordu ne güzel ordudur." ifadelerini kullanmıştır. Buradan da anlaşıldığı gibi aslında Türk-İslam sentezi Hz.Peygamber'e dayandığı ve Türklerin İslamiyet'i kabul edecekleri belliydi.  Türkler 7. yüzyılın ortasında Nihavend Savaşından sonra Müslümanlarla temas etmeye başlamışlardır. İran'daki Sasani Devleti'nin yıkılmasından sonra başlayan Türk-Arap mücadelesi yarım yüzyıl sürmüş. Bu arada Emevi Devleti'nden sonra Türkler İslamiyet'in hizmetine girmiştir. Talas Savaşında (751) Türkler ve Araplar aynı safta yer almış ve Çin'i yenmişlerdir. Türkler'in İslamiyet'e geç

Islık Çalan Oklar

Asya Hun Devleti'nin kurucusu olan Teoman'ın iki oğlu vardı.  Kendisinden sonra yerini küçük oğluna bırakmak istiyordu. Büyük oğlu Mete'yi Yüeçiler'e rehin olarak verdi. Yüeçiler Mete'yi öldürmek niyetindedir. Fakat Mete onların elinden kaçıp babasının yanına geldi. Tüm gerçekleri öğrenen Mete babasını öldürmek için bir plan yaptı. Kendi ordusunu kuran Mete oku nasıl ıslık çaldırarak atacağını askerlerine öğretti. Askerlerini etrafına alan Mete oku attığı zaman herkesin o yöne yönelmelerini istedi aksi olursa başını keseceğini söyledi. Bazı denemelerin ardından babasının yanına gelen Mete bu planı uyguladı ve babasını öldürdü. Teoman'ın ölümüyle tahta geçen Mete Han Asya Hun Devleti'n de en parlak dönemini yaşattı. Çin'le mücadele eden bu hükümdar Çin Seddi'nin kurulmasında önemli bir rol oynadı çünkü Türk baskısına karşı kurulmuştu. Biz Türkler öyle bir Milletiz ki basmadığımız bir karış toprak kalmadı bu dünyada.

Ah Bu Sınavlar

Bazen şöyle bir düşünüyorum, sınavsız bir dünyada yaşadığımızı. Aslında sınav eğitimin kalitesini arttırmıyor sadece okuldan soğutuyor. İnsan bir şeyleri öğrenmesi için neden sınava ihtiyaç duysun ki. Hayat sınavdan ibaret. Bu sınav daha biz çocukken başlar. Eğitim sisteminin temeli sınavdan oluşuyor. Liseye gitmek için sınav, üniversitesiye gitmek için sınav, memur olmak için sınav hayatın çoğunu kapsıyor ve insana yaşama fırsatı vermiyor. Aslında insanlar yeteneklerine göre bir yerlerde olmalıdır. Resim yeteneği olan birinin tarih bölümünde, müzik yetenegi olan birinin mimarlıkta ne işi var. Herkes istediği ve yapabildiği bir bölümde okumalı bunun tek nedeni sınav sistemidir. Çünkü insanları bir sıralamaya koyar, misal üniversite sınavından  düşük alan bir insan puanına göre bir yerlere yerleşir istemeye istemeye de olsa ama yeteneğe göre olsa herkes hayaline kavuşabilir ve böylelikle bölümlerdeki yığılmalarda ortadan kalkar. Sanki yarış atı gibi hep bir şeylere hazırlanmak ve ne kad

Doğu'da Kız Olmak ve Okumak

Bu topraklarda kız olmak gerçekten çok zor. Çünkü hep mücadele içinde yaşanır hayat. En önemlisi okuma mücadelesidir. Herkes bizim kadar şanslı değildir. Çünkü bizim arkamızda bize destek veren ve her türlü mücadelede arkamızda duran annemiz ve babamız vardır. Okumak isteyip de okumayan nice kızlar var. Onlar okumak isterler. Fakat çevre bunu engeller. Neymiş efendim kızlar okuyup ne olacakmış onlar okumuş da ne olmuş sanki dünyayı kızlar değiştirecek vs. gibi söylemler de bulunurlar. Aslında bir bakıyorum da gerçekten hayat çok garip okumak isteyenler okumuyor fakat okumakla hiç alakası olmayan şahıslar ise okuyor. Yani onların yerinde olmak isteyen nice genç kızlar var ama onlar bunun kıymetini bilmiyorlar. Bu topraklarda yaşayan insanlar kızlarını okutmamasının tek nedeni güvensizlik değil. Çevreye kulak vermesidir. Onun bunun sözünü dinleyip gencecik kızların hayatları ile oynuyorlar. Evet bende bu topraklarda doğdum ama benim arkamda bana sonsuz güvenen babam ve annem var. En ön